“Ulusumuzun ilk günahı”ndan bahseden ABD Başkanı Joe Biden, Salı günü Angola'da bir kölelik müzesini gezerek prangaları ve kırbaçları inceledi, ancak aynı zamanda Afrika'nın geleceğine de değinerek, 2050 yılına kadar Afrikalıların dört kişiden birini oluşturacağını ve dünyanın kaderinin ona bağlı olacağını söyledi. onların elleri.
Bir ABD başkanının Angola'ya yaptığı ilk ziyaret olan Biden'ın ziyareti, ABD'nin şimdiye kadarki en büyük denizaşırı demiryolu yatırımı olarak adlandırdığı şey için Sahra altı Afrika ülkesine yönelik milyarlarca dolarlık taahhütleri teşvik etmeyi amaçlıyor.
Biden Salı günü erken saatlerde Angola Devlet Başkanı João Lourenço'ya “ABD'nin tamamen Afrika'da olduğunu” söyledi. Lourenço, Biden'in ziyaretini Soğuk Savaş'a kadar uzanan ABD-Angola ilişkilerinde önemli bir dönüm noktası olarak nitelendirdi.
Biden, koridorun Atlantik Okyanusu çıkışına bakmak için Çarşamba günü kıyı kenti Lobito'yu ziyaret edecek. Proje ayrıca Avrupa Birliği'nden, önde gelen sanayileşmiş yedi ülke grubundan, Batı liderliğindeki özel bir konsorsiyumdan ve Afrika bankalarından da finansman sağladı.
ABD'nin taahhütlerinin ne kadarının yerine getirildiği ve ne kadarının Trump yönetimine bağlı olacağı belli değil.
Biden, 2022'deki ABD-Afrika Zirvesi'ni yeniden canlandırdıktan sonra geçen yıl Sahra Altı Afrika'yı ziyaret etme sözü vermişti. Ancak gezinin bu yıla kadar ertelenmesi, Afrikalılar arasında kendi kıtalarının Washington için hala düşük bir öncelik olduğu yönündeki duyguyu güçlendirdi. Sahra altı Afrika'yı ziyaret eden son ABD başkanı 2015 yılında Barack Obama'ydı.
Biden, kölelerin Amerika'ya giden gemilere binmeden önce vaftiz edildiği 17. yüzyıldan kalma bir tapınak olan Capela da Casa Grande'nin eski genel merkezi olan Angola Ulusal Kölelik Müzesi'ni gezdi. Beyaz Saray, Angola'nın tahminen 6 milyon köleleştirilmiş insanın çıkış noktası olduğunu söyledi.
Biden ileriye baktığımızda, “Geleceğin Angola'dan, Afrika'dan geçtiğini biliyorum” dedi.
Su tarafından bir sahnede konuşurken, tarihin silinemeyeceğini ve yapmaması gerektiğini ve Amerika'nın özgürlük ve eşitlik ideali üzerine kurulurken, “Bugün bu ideale kadar yaşamadığımız açıktır.”